Jüpiter-Uranüs Kavuşumu
JÜPİTER URANÜS KAVUŞUMU
BOĞA BURCUNDA, 20 Nisan 2024, Cumartesi
Jüpiter (inançlar, yayılma, fanatizm) ve Uranüs (özgürlükler, devrimler, isyanlar), en son 1941 Mayıs’ında Boğa burcunda (özkaynaklar, maddi güvenlik ihtiyacı) birbirine kavuşmuş. 2. Dünya Savaşı’nın en hararetli zamanlarında ve diğer pek çok ülkenin de savaşa dahil olduğu yılda gerçekleşen kavuşum esnasında bir diğer jenerasyon gezegeni olan Plüton (dönüşüm, güç tutkusu) 2 derece Aslan burcunda (krallık, monarşi, ego, hakimiyet) yer alıyormuş. Yani savaşın görünen sebebi Hitlerin hastalıklı fanatik inançlarına bağlansa da savaşa katılan tüm devletler perde arkasında yayılarak gücü kendi elinde toplamak, özkaynaklarını genişleterek diğerlerine üstünlük ve böylece de maddi/manevi güvenliğini sağlamak istiyormuş. Uzun yıllar süren savaşın ardından yaralarını saran ve yolunu bulan ülkeler zaman içinde kendi alanlarında birer büyük güç haline dönüşmüşler. Ayrıca savaş sırasında ve sonrasında teknoloji, ekonomi ve mühendislik alanlarında da birtakım buluşlar yapmışlar ve gelişmeler kaydetmişler.
20 Nisan 2024 Cumartesi gerçekleşecek Jüpiter Uranüs kavuşumu ise yine Boğa burcunda olacak ve bu kez Plüton tam karşı aksta yani 2 derece Kova burcunda yer alacak. Gökyüzünde üç aşağı beş yukarı benzer yerleşimler, yeryüzünde ise 1941’deki senaryolar gibi 3. Dünya Savaşının naraları atılıyor olsa da Kova’daki Plüton etkisinin dünyanın gideceği yönü bu sefer farklılaştıracağını düşünüyorum. Zira Kova arketipi gücün tek bir kişinin veya ülkenin elinde olmasına isyan eder. Hümanizm, eşitlik, barış, özgürlük ve toplum yanlısıdır. Dolayısı ile şimdilerde ülkelerin benzer sebeplerle tutuştuğu kavganın sonucunu bu sefer ‘insanlık’ belirleyebilir. Geleceğe umutla bakmak, kavgasız gürültüsüz barış içinde, insancıl şartlarda yaşamak isteyen insanlar Ortadoğu’da yaşanılan olaylar ve bunları takip eden gelişmeler doğrultusunda inanç sıçraması yaşayarak, birleşe birleşe güçlenerek tarihin tekerrürünü, yönetenlerin akıbetini, en nihayetinde fanatik inançları ve yönetim biçimlerini değiştirebilir. Elbette bu bir devrim ve yıllara yayılacak bir süreçtir ancak adımları bu etkileşim ile atılmaya başlanacaktır.
Şeyda AKTAKKA